Son yıllarda izlediğim en özgün yapımlardan biri “The Substance” oldu. Coralie Fargeat imzasını taşıyan film, hem tür sinemasının sınırlarını zorlayan hem de alt metinleriyle güçlü bir toplumsal eleştiri ortaya koyan nadir örneklerden. Cannes’da senaryo ödülü alması boşuna değil; hikâye basit bir korku/gerilim olmaktan çok daha fazlasını sunuyor. Film, yaşlanma korkusu, şöhretin yıpratıcı yüzü ve kadın bedeninin toplum tarafından nasıl metalaştırıldığı üzerine sert bir taşlama getiriyor. Bunu yaparken de ince bir cerrahiyle değil, kasıtlı olarak abartılı ve şok edici bir üslupla anlatıyor. Beden-korkusu öğeleri, pratik efektlerin yoğun kullanımıyla seyirciye adeta dokunacak kadar gerçek hissettiriliyor. Dijital efektlere yaslanmak yerine eski usul protezler ve bolca “sahte kan” tercih edilmesi, filme hem nostaljik hem de rahatsız edici bir ağırlık kazandırmış.
Oyunculuk tarafında ise Demi Moore adeta kariyerinin zirvelerinden birine çıkıyor. Kırılganlık ve yıldız aurasını aynı anda taşıması, karakterine inandırıcılık katıyor. Margaret Qualley’nin oynadığı karakterle kurduğu ayna ilişkisi, filmin tansiyonunu sürekli yüksek tutuyor. İkilinin ekrandaki uyumu, hikâyenin ana damarını sürükleyen en önemli unsur olmuş diyebilirim.
Görsel olarak da film oldukça etkileyici. Işık kullanımı, mekan tasarımı ve kamera açılarıyla iki karakterin dünyaları arasındaki kontrast başarıyla yansıtılmış. Özellikle steril beyaz mekânlarda geçen sahneler ile grotesk beden dönüşümlerinin çarpışması, filmin altını çizdiği fikirleri seyircinin zihnine kazıyor. Ses tasarımı da bu deneyimi tamamlayarak, her iğne, doku ve deformasyon anını fiziksel bir rahatsızlık gibi hissettiriyor.
“The Substance”, kesinlikle herkese göre bir film değil. Midesi hassas seyirciyi zorlayabilecek kadar sert ve kanlı sahneler barındırıyor. Ancak bu sertlik, sırf şok etmek için değil, anlatmak istediği meseleyi bedensel bir deneyim üzerinden seyirciye hissettirmek için kullanılıyor. Bu da filmi sıradan bir korku ya da gerilim olmaktan çıkarıp, sindirmesi zor ama unutulmaz bir deneyime dönüştürüyor. Özetle, “The Substance” sadece bir tür filmi değil; cesur, rahatsız edici ve aynı zamanda çok şey söyleyen bir yapım. Beden korkusu türünü sevenler ve sinemada farklı, özgün bir deneyim arayanlar için yılın en önemli işlerinden biri olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.