İstanbul İçin Son Çağrı... Bu ismi ilk duyduğumda ortaya çıkacak bu yeni Netflix filminin nasıl bir şey çıkacağını tam kestirememiştim. Kıvanç Tatlıtuğ ve Beren Saat'i yıllar sonra tekrar bir araya getirecek olan bir filmin şüphesiz 'iyi' olması beklenirdi ve öyle de oldu. Bu 2 başrol için çıta o kadar yukarıya çıktı ki, herkes büyük bir beklentiyle İstanbul İçin Son Çağrı filmini beklemeye başladı ve nihayet bugün yani 24 Kasım 2023'te, film Netflix'te yayına girdi.
Ben de hemen bir koşu Netflix'i açıp filmi izlemeye koyuldum ve biter bitmez de İstanbul İçin Son Çağrı filmi için bir inceleme kaleme almalıyım, diye düşünerek kolları sıvadım. Bu inceleme, hem film hakkındaki yorumumu hem de filmdeki bazı detayları içerecek.. E hadi o zaman gelin İstanbul İçin Son Çağrı filmine şöyle bir yakından bakalım!
Öncelikle nedir bu İstanbul İçin Son Çağrı filmi konusu? Ona bir bakalım...
"Ee Kaan sence nasıl olmuş?" derseniz de;
● Kıvanç'ın oyunculuğu gerçekten başarılı. Filmin %70'ini Kıvanç'ın oyunculuğu taşıyor.
● Yıllardır izlediğimiz o ünlü sokaklarda, farelerin dolaştığı, yer altından buharların çıktığı caddelerde 2 Türk oyuncunun performanslarını izlemek bana keyif verdi.
● Film tam ortalarına doğru izleyicisine sağlam bir 'tokat' atıyor ve direksiyonu birden başka bir tarafa kırıyor. Ben bunu başarılı buldum.
● Filmin büyük bir kısmında sadece 2 oyuncuyu izlemek bana keyif verdi. Keşke bu tür daha çok yapım izleyebilsek..
● Netflix'in Türk oyuncular ile bu tür global işlere girişmesini, hatta ortaya çıkan bu dizi veya filmin birden fazla ülkede bizzat tanıtımının yapılmasını destekliyorum, keşke daha fazla bizden yapım görebilsek.
● Beren Saat'in oyunculuğunu 'Bihter' karakterinden sonra hep bir şekilde yetersiz buldum. Bu filmde de yine potansiyelini gösterememiş gibi.. Çözemediğim bir yapmacıklık var, fakat çok güzel bir kadın. Konuşmadan uzaklara dalsa gayet alkış alabilecekken, samimiyetsiz diyaloglar ile izleyicinin kendisiyle bağını koparıyor... Bu filmde de 'tatlı' fakat hep bir eksiklik var gibi, bilemedim.
● Filmdeki nerdeyse her olay 'klişe'... Yani filmdeki olayların her birini de yıllardır Hollywood'da ve diğer sinemalarda fazlasıyla izledik ve izliyoruz. Ben olsam küçük farklar ile bu klişelerden kaçmaya bakardım fakat film globalde de yabancılar tarafından izlenecek olunca, 'tutan tekniklere devam..' mantığıyla klişelerden kaçılamıyor maalesef.
● Beren Saat'in karakteri, cep telefonunu da bavuluna koyduğundan bahsediyor. Günümüzde kim uçağa binerken ya da yolculuğa çıkarken cep telefonunu bavuluna koyuyor, bu kısım tamamen gerçeklikten kopuk diye düşünüyorum.
Özet: Ben filmi Netflix ortalamasının 1 tık üzerinde buldum. Ben bu filmden, Before We Go (2014), Up In the Air (2009), When Harry Met Sally (1989) ve nefis seri Before Sunrise filmlerindeki benzer tadı aldım diyebilirim. Yani aslında filmi Kıvanç'ın oyunculuğu ve ortalarına doğru yaptığı ani ve şaşırtıcı manevra kurtarıyor... Bence bu film, Netflix'te bir hafta sonu yalnız, eş veya sevgili ile keyifle izlenebilecek bir yapım olmuş... Karar sizin.