Kaan A.

Remake'ini izledim (2017). Kötü uyarlanmış olduğunu düşünüyordum ve bu kadar başarılı olması beni şaşırttı. Ayrıca filmde bahsi geçen Şeytan adasına İstanbul işgal altındayken taşkınlık yapan Fransız askerlerini vuran Polis Cemil Efendi de sürgün edilmiştir. Kendisinin bu konuda bir hatıratı bile vardır. Bir derdi olan sinema dünyamız olsaydı biz de bu konularda filmler yapardık.

Ön yargılı olmak gerçekten bazen güzel oluyor. Böylece kıyıda köşede daha sonra izleyebileceğiniz güzel filmler kalmış oluyor.

Dibine kadar gerilim ve gizem dolu. Sürekli bir ikilemde kalıyorsunuz. Duygusal olarak da öyle sırasıyla tüm karakterlerden nefret ediyorsunuz.

Konusu gerçekten çok ilginç, film de güzel ama yine de izlerken propaganda filmi olduğunu unutmadan izlemek lazım. Filmdeki kadın Lindsey Snell'i temsil ediyor. Bu kadının Suriye de El kaideli bir sevgilisi var ve kendisi ajanlık suçlamasıyla ordumuz tarafından tutuklanmış. O zamandan beri yunan, ermeni ve hevallerin Twitter'daki meleği olmuş durumda. Öyle bir türk düşmanıdır ki kendisi kaynaksız haberlerle propaganda yapar. Millette bunu terörist sevgilisi var diye alaya alıyordu. İşte bir filmle itibarı temizlenmiş oldu.

2x'de hızlandırarak izledim. Senaryosu çok iyiydi. Dram tam tadındaydı. Gerçi film boyunca başrolün cinayetle olan ilgisini tatmin edici bulamadım ama son çeyrek beni bu konuda ikna etti.

Oldukça sıradışı bir kurgusu var. Ayrıca olayların ne yöne evrileceğini de tahmin edemiyorsunuz. İzlenir.

Böyle oyunculara ve böyle bir konuya sahipken ne yazık ki vasat kalmış.

Manyak bir film. İzleyecekseniz 2019 yapımı yeniden uyarlamasından uzak durun. Şiddetle tavsiye edilir.

İlginç bir konusu var ama konunun işlenişi oldukça kötü. Hatta yer yer romantizmi o kadar arttırıyorlar ki sırf mutlu aile imajı için aralarında düşman varken sarılıyorlar. İzlemeden önce mantığınızı çıkarıp bir bardak temiz suyun içine koyun. Böylece izlenmesi daha kolay olur.

Asıl olay ikinci yarısından sonra başlıyor. Vay be bir zamanlar filmler insanlar beğensin diye yapılıyormuş.

Manyak bir filmdi. Harbi manada bir manyağın hikayesi. İzleyin.

İspanyolların, kötü filmlerini henüz daha İspanya'dayken keşfedip dünyaya yayılması için senaristinden oyuncusuna hepsini imha ettiğini söyleyebilirim ama kanıtlayamam... Eğlenceli bir 1.5 saatti.

Ruanda katliamı, yakın tarihimizin kara lekelerinden birisi. Her ne kadar filmde bir nevi kahramanlık hikayesi anlatılıp mutlu sona(!) bağlansa da yetersiz bir film. Katletmekten yorulup kendileri dinlenirken öldürecekleri kimseler kaçmasın diye aşil tendonunu kesen manyakları nasıl sinemaya uyarlayabilirsin, orası da muallak. Ayrıca filmde bazı gerçekler de ne yazık ki hollywood tarafından çarptırılmıştır.

Filmin konusu her ne kadar sıradan gelse de unutmamak gerek bu film, bu konuyu sıradanlaştıran başarılı filmlerden. Ayrıca sırf Nicolas Cage'in mimikleri için bile izlenir. Nic Cage gerçekten bir mimik ustası. Karakterinin sempatik gelmesinin sebebi de işte bu doğal, gerçekçi mimikleri.

Adam (Joseph Gordon-Levitt)'ın hikayesi, kanser teşhisi konan ve daha sonra iyileşen senarist Will Reiser'a dayanıyor. Seth Rogen (Kyle), Reiser'ın hastalığıyla başa çıkmasına yardımcı olur ve onu yirmili yaşlarının başlarında bir senaryo yazmaya ikna eder. Böylece filmimiz doğmuş olur.

Yıllar önce yarısını izlemiştim ama izlediğimi hatırlamamamdan ötürü her bir sahnesinde ''olum ben bunu hatırlıyorum'' kafasında olduğumdan karakterlerle çok iyi empati kurdum. Tabi bazı sahnelerinde gerilmektense rahatsızlık duydum, bu sebepten yarım bırakmıştım.. 10/6.5 iyidir bu film için.